24 Kasım 2010 Çarşamba

nezahat gökyiğit botanik bahçesi

tem'de anadolu otoyolu kavşağında, gitmeyeni pis dövüyorlar...



süper turnike

başkalarının çocukluklarının geçtiği yerlerde insanın bi anda kendi çocukluğuna dönmesi olayına bilimsel bir ad takmışlar mıdır bilemem ama çok acayip bi kafası var. normal nostaljiye benziyor ama daha kısa süreli.

8 Kasım 2010 Pazartesi

dilma

babası o daha doğmadan bulgaristan’ı terk edip brezilya’ya yerleşmiş. piyano dersli, dadılı, mürebbiyeli bi ortamda büyümüş. üniversitedeyken brezilya’da askeri darbe olunca piyanoyu falan sktiredip ulusal kurtuluş cephesi diye bir gerilla örgütüne katılmış, örgüt lideriyle evlenip küba’ya yerleşmiş. banka soygunlarına katılmış, bi de yolsuzluk yapan bir devlet görevlisinin metresinin kasasındaki mücevherleri çalmışlar. brezilya’ya geri dönünce darbeciler tutuklamasın diye estetik yaptırmış ama olmamış tabi. almışlar içeri, 6 gün kesintisiz vermişler elektriği, sopayı.

hapisten 20 kilo verip çıkınca direkt bi üniversitede master yapmaya başlamış efendi gibi ama orda da fazla dayanamayıp tam tezini teslim etme aşamasında bırakmış okulu, işçi partisine kaydolmuş. arada lenf kanseri olmuş ama iyileşmiş. brezilya’nın solcu bi memleket olmasının da avantajıyla siyasi kariyer yapmış, ülkesinin önce ilk kadın enerji bakanı, sonra da genelkurmay başkanı olmuş. bi kaç kez daha evlenmiş ama her kocasının ilk evliliği olmuş. geçen hafta bu ilklik koleksiyonuna devlet başkanlığını ekledi.

insanlara tek bir hayata her bir boku birden sığdırabilecekleri ilüzyonunu pazarlayan modern perakende felsefelerin aksine kendi doğrusunu belirleyip seçimlerini ona göre yapmış. yolda sağlığını, eğitimini, yüzünü, kocalarını kaybetmiş ama vardığı yerde hepsine birden sahip olmuş istisnai ve de tehlikeli bi örnek. yani bu ablanın yaptıklarını sakın evde denemeyiniz.


6 Kasım 2010 Cumartesi

klasik

bir kişi istanbul'da yaşıyorsa, eviyle işyeri farklı kıtalarda ve aralarındaki mesafe 23 km ise ve gidip gelirken karayolunu kullanıyorsa her sabah 1,5 saatini, akşam ise 1 saatini trafikte geçiriyor demek oluyor bu. ayda 20 gün işe giden bu kişi, 1 ay boyunca iş trafiğinde toplam 46 saatini, dolayısıyla bir yılda toplam 23 gününü arabanın camından önündeki araca korna çalıp küfreden şoförleri seyrederek, telefonundan radyocu geyiklerini dinleyerek, tuğla gibi kişisel gelişim kitapları okuyarak, fosur fosur uyuyarak ya da yanında fosurdayanlardan rahatsız olarak geçiriyor.


1 Kasım 2010 Pazartesi

previously on turkey...

sanki final sezonu başlamış da seyrediyoruz, inceldiği yerde kopacakmış gibi bi havalar, bi haller...







25 Ekim 2010 Pazartesi

21 Ekim 2010 Perşembe

çemçük ağızlarını yaya yaya "aaynen ööööylee" diyen ofis yaratıklarını ıslatıp ıslatıp zincirli hortumla dövmek istemek, dövememek...


10 Ekim 2010 Pazar

7 Ekim 2010 Perşembe

threesome


türkiye’nin en kallavi bankalarından birinin en kallavi pozisyonlarından birini (gmy) işgal eden bi kişi, bir alt pozisyonundaki çalışanına ofiste herkesin gözü önünde tekme tokat girişirse, bunu gören başka bir çalışanı da “yettim müdürüm!” refleksiyle olaya yancı olup dayak yiyen personele aradan iki tokat da o çakarsa ne olur?

1 – kallavi abinin masası, ofisin halıları kan içinde kalır
2 – güvenlik görevlileri çağırılır ama kallavi abiden tırstıkları için üçlüyü ayırmakta önce nazlanırlar, taraflar güçten düşmeye başlayınca araya girerler
3 – sopayı yiyen personel bankanın ambulansıyla yine bankanın anlaşmalı hastanesine götürülür, hastane masraflarını bankanın anlaşmalı sigorta şirketi öder
4 – kallavi abi ve yandaşı birer haftalık idari izne (ücretli oluyor) gönderilir
5 – bankanın anlaşmalı temizlik şirketi çalışanları masayı ve halıyı temizler, her şey cillop gibi olur
6 – bankanın hayatta kalan diğer çalışanları olayın ertesi günü toplanıp kârlılık, çapraz satış falan konuşurlar

6 Ekim 2010 Çarşamba

benim babam toyota gibi adam...


dost dost diye nicesine sarıldım...


2007 yılında değiştirilen polis vazife ve salahiyetleri kanunu’nun (pvsk) güvenlik önlemleri üç yılda 255 kişiyi öldürmüş. son üç yılda 50 kişi faili meçhul cinayetlerde, 96 kişi gözaltında ve hapishanelerde, 109 kişi de ‘dur!’ ihtarına uymadığı gerekçesi ile polis tarafından öldürülmüş.

demek ki “halkla ilişkiler yapıcaz amuğagoyim” diye alman polis teşkilatının “Polizei - Dein Freund und Helfer” sloganını google translate hesabı kafa göz yararak “polis sizin dostunuzdur, arkadaşınızdır” diye çevirmekle olmuyormuş.

the End is the Beginning is the End

dramatik başlangıçları sevmem...